Web Tasarım Ankara

AHMET ÖZSOY: DİRENEN HALK “DARBE”Sİ ŞEHİDİ

 

Adem Çaylak

ademcaylak@gmail.com

22.07.2016

Derin uluslararası güç odaklarının planlama ve yapımında, ordu içindeki cani, hain ve  darbeci FERGENEKON Hizmet”kar” çakallar sürüsü/çetesi ve işbirlikçilerinin tetikçiliğinde icra edilen ve yüzlerce sivil ve güvenlik güçlerinin “şahid” ve “şehid” olmasına sebebiyet veren 15 Temmuz 2016 darbe girişimi gecesinde, bombalanan şehirlerimiz, katledilen değerlerimiz adına kahrolurken, gecenin sabaha yakın geç saatlerinde, 28 yıldır yakından tanıdığım, görüştüğüm ve üzerimde emeği olan sevgili Ahmet Özsoy Ağabeyimin şehadetini öğrendiğimde ayakta duramadım ve olduğum yerde yığılıp kaldım. O günden beri, elim kalem tutup da Ahmet Özsoy ağabeyime ve darbeye ilişkin bir şey yazacak gücü kendimde bulamadım. Hamdolsun yeni yeni kendime geldim.

 

Darbe girişimi ve darbe sürecine ilişkin değerlendirmelerimi daha sonraki yazılarımda yapmak üzere bu yazımı sadece, Türksat Gölbaşı yerleşkesinde Tesisler İşletme Direktörü olarak görev yaparken, darbeci ve tetikçi asker çetenin Türksat uydularını ele geçirmesine, mesai arkadaşları ile kepçeler ve itfaiye aracı ile uzun zaman direnip izin vermeyen ancak makineli tüfeklerle açılan ateş sonucu Türksat Hukuk Müşavirliği personeli Ali Karslı ile birlikte şehadet şerbetini içen Ahmet Özsoy ağabeyime ve onun aziz hatırasına ayırmak istiyorum. Bu vesileyle, derin ABD güdümlü ve Hizmet terör şebekesi tetikçiliğinde gerçekleştirilen darbe girişiminde şehid olan tüm yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabırlar diliyorum.

 

Şahsiyetine, vakarına, edebine, mütevaziliğine, onurlu duruşuna, merhametine, adalet duygusuna, o yüreklere kıvılcım saçan içten ve samimi gülüşüne, gülüşündeki asaletine ve en önemlisi de bana daima doğruluğu ve asude bir asaleti hatırlatan bakışlarına imrendiğim ve hayran olduğum Ahmet Özsoy ağabeyimle ilk tanışmam, Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni kazandığım 1988 yılının Eylül ayındadır. O yıllarda Hakyol ve Milli Gençlik Vakıflarının Siyasallı öğrencilerin kaldığı evlerden sorumlu Ahmet ağabeyi, benim gibi fakülteye yeni gelen öğrencileri evlere yerleştiren, her birimize rehberlik eden ve maddi ve manevi her türlü sorunumuzla ilgilenen fekadakar ve cefakar bir insan olarak tanıdım. O günden bu güne kendisine dair beslediğim bu inanç katlanarak devam etmiştir.

 

Karakteri, fedakarlığı, teslimiyeti, az ile yetinmeyi bilen kanaatkarlığı ve kararlı duruşuna ilişkin bu satırları şehadeti vesilesiyle yazmak durumunda kaldığım için ar duymaktayım ancak onun yaşarken her birimize örnek olan hatırasını yaşatmak, tarihe tanıklık etmek ve her birimize ve gençlere örneklik olmak adına içimden gelen bir sesle aktarmak durumunda kalıyorum. Çünkü Ahmet Ağabey, övülmekten hiç hazzetmezdi. Ne zaman kendisine dair övgü dolu sözlere muhatap olsa, o sevimli yüzünün yere eğildiğini ve mahçup bir edayla kırmızılaştığına çok kere şahid olmuştum Ahmet Ağabeyimin. Bu vesileyle, aziz ruhundan ve evlendiği günden bu yana ailecek görüştüğümüz, ailecek bir çok hatıraları birlikte paylaştığımız, eşimin arkadaşı muhterem Yasemin Özsoy hanımefendiden ve Kırıkkale yıllarında çocuklarımla birlikte oynayarak büyüdüklerini hatırladığım muhterem oğulları Muhammed Tahsin ve Abdullah Enes kardeşlerimden özür dileyerek bu satırları yazıyorum. İnşallah, muhterem ailesi beni anlayışla karşılayacaktır.

 

Evet, yıl 1988. Eylül ayında Siyasallı öğrencilerin kaldığı evlerde kalmak üzere o dönemde Dışkapı’da bulunan Hakyol Vakfı’na gittiğimde, beni orada karşılayan ve evlere götüren kişi Ahmet ağabeydi. Ahmet Ağabey, beni önce üst Cebeci’de geçici kaldığımız öğrenci evine (Yağcıoğlu Apt) yerleştirdi. Bir iki hafta sonra yeni gelen öğrencilerin evlere dağılım işi yapıldığında yerleşeceğimiz Kurtuluş Parkı’nın karşısında, Siyasallı öğrencilerin kaldığı merkez öğrenci evinin sorumlusu olan Ahmet Ağabeyle iki yıl aynı evi paylaşmanın büyük onurunu yaşayan birisi olarak, kendisinden çok şey öğrendiğimi ve üzerimde maddi-manevi büyük emeğinin olduğunu söylemek durumundayım. Allah ondan ve emeğinden razı olsun.

 

İsimlerini burada veremeyeceğim çok değerli ağabey, kardeş ve arkadaşla kaldığımız Kurtuluş’taki evin, her biri bir değer olan mukimlerinin ve özellikle ev sorumlumuz Ahmet Ağabeyin benim hayatım üzerindeki katkısı ve etkisi büyüktür. Buradan her aklıma geldiğimde hayırlı yad ettiğim hatıraları paylaştığımız her birine ayrı ayrı teşekkürü bir borç bilirim.

 

Hareketli ve hararetli bir ortama gelmiştim. O yıllar, başörtüsü yasağı başta olmak üzere Abdi İpekçi ve Ankara’nın pek çok meydanında farklı zulümlere yaptığımız eylemlerin en önde olanlarından birisi de Ahmet Özsoy ağabeyimdi. O sadece sağlam itikat, ahlak, adalet, erdem ve derin ibadete dayalı bir takva insanı değil, aynı zamanda vakarlı ve onurlu bir hareket ve eylem insanı idi. Eylem günlüklerimiz konusunda kendisiyle yaşadığım pek çok şey olmasına rağmen burada benim için çok değerli bir hatıramı anlatmak istiyorum. Ankara Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi önünde bildiriyi benim okuduğum bir eylemde polislerin almaması için beni kamufle edenlerin başında geliyordu Ahmet Ağabeyim. Sonradan merkez eve gelmemem gerektiğini söyleyerek, farklı evlerde bir kaç gün tutarak, başımın sıkıntıya girmesine mani olan ağabey, dost ve kardeşlerimin başında gelmektedir Ahmet Ağabey.  

 

İki yıl aynı evi paylaştığım Ahmet Ağabeyim özellikle israf konusunda çok hassastı. O konuda hiç taviz vermezdi. Ev sorumlusu olarak tabaklarımızdaki yemekleri bitirmemizi özellikle tembihler ve kendisinin her zaman yaptığı gibi tüm tabağı “sünnetlemeden” asla ve kat’a sofradan kalkmamıza izin vermezdi. Tabaktaki yemek, bir kişinin doyacağı miktarın oldukça altında kalırsa, bitirilmesinin elzem olduğunu ilk kez Ahmet Ağabeyimden öğrenmiştim. Sünnetlemenin ne olduğunu da. Bunu bir emrivaki olarak değil, babacan bir eda ve bakışları ile yapardı. Aynı şekilde boş yere yanan lambalardan rahatsız olur, gider kendisi kapatırdı. Çöplerin nizami bir şekilde toplanması, atılması ve evin temizliği konusunda çok hassas davranırdı.

 

Ahmet Ağabeyim, evin sorumlusu olmak bir yana tüm evlerde kalan gençlerin ağırlığı, olgunluğu ve fedakarlığı karşısında içten saygı duyduğu, her bir arkadaşın maddi ve manevi derdini kendisine getirdiği, danıştığı bir örnek insandı. Ahmet Ağabeyimden Allah razı olsun, benim gibi yerinde duramayan, hareketli, çok soru soran, her şeyi sorgulayan birisine bile tahammül etmiş ve hep anlayış ve sabırla karşılamıştı. Kendisinden gördüğüm maddi ve manevi desteği burada zikretmeme gerek yok. Ahmet Ağabeyimi ta o yıllardan sonraki yıllara kadar her daim, yoksulların, öğrencilerin, fakirlerin ve yolda kalmışların ihtiyaçlarını gidermek için koşturan, sırtında ekmek, yemek ve pide taşıyan bir insan olarak tanıdım. Öğrenci evlerinin ve gençlerin toplu organizasyonlarında yemeklerin tedariki, taşınması ve maliyeti ile bizzat kendisi ilgilenirdi. Bunun en büyük şahitlerinden birisi de bugün hala varlığını sürdüren ve Kurtuluş Kıbrıs caddesinde pide kebap lokantası olan öğrenci, yolda kalmış ve gariban dostu meşhur “lokantacı Akif Amca”dır. Ahmet Ağabeyimle ilgili bu konularda burada anlatamayacağımız pek çok hususu ve hatırayı, bizzat Akif Amcadan dinleyebilirsiniz. Ahmet Ağabey, ta öğrencilik yıllarından bugüne kadar Akif Amcanın lokantasına sık sık uğramayı ve orada yemeğini yemeği hiç ihmal etmemiştir. Yani öğrencilik yıllarında Akif Amcanın lokantasından çıkmayan, ancak makam, para ve mevki sahibi oldukça Akif Amcaya ve lokantasına uğramayan ve hatta orayı unutan bazı arkadaşlar gibi hiç olmamıştı Ahmet Ağabeyim.

 

Ayrıntılarını ve pek çok hatıramızı buradan paylaşamayacağım bu güzel hasletleri  yanında Ahmet Ağabeyim, iki yıldır bizzat şahit olduğum üzere namaz konusunda oldukça hassastı. Özellikle sabah namazlarına her birimizi erkenden kaldırır, namazı ya kendisi ya da bizlerden birine kıldırır, sonra “Evrad” okumasına geçerdi. Sonra uzun tefekkür ve kitap okuma faslına başlardı. Ben, o yıllar “üstadım”la müzakere etmek adına oldukça geç vakitlere kadar kitap okuduğum için namazı kılar kılmaz yatmak ister ve sabah namazından sonra, uzun “Evrad” okumalarından “kaytarmak” isterdim. Onu kırmamak adına kalsam da, uyuklardım çoğu zaman. Ahmet Ağabeyime, “Ahmet Abi, Evrad’a kalmasam olmaz mı, zaten çoğu zaman uyuyorum, bir hayrını da görmüyorum dediğim de”, Ahmet Ağabeyim, “Ademciğim (bu arada bana her daim Ademciğim derdi, o tatlı sesi ve üslubu ile yankılanıp duruyor kulaklarımda) uyusan bile önemli değil, istifade edersin” diyerek benim yelkenlerimi indirmeyi başarırdı.

 

Burada ev arkadaşlığıma ilişkin fazlaca hatıranın ayrıntısına girmeden, fazla samahat olmasından korktuğum ve çekindiğim şu hatıramı da sizinle paylaşmadan edemeyeceğim. Ahmet Ağabeyi, gerek ev arkadaşlığımızda sabahları namazdan sonra gerek sonraki yıllarda kıldığımız namazların sonunda yaptığı dualarında, Rabbinden şehidlik ve şehadet talep eden sözlerinin olduğunu iyi biliyorum. Rabbim, güzel insanlara kalbindekini verirmiş diyerek Ahmet Ağabeyimin bu anlamda hayırlı bir imtihan verdiğini şimdi daha iyi anlıyorum.

 

Bizden iki yıl önce Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümünden mezun olan Ahmet Ağabey, bir süre özel sektörde görev yaptıktan sonra, Kırıkkale Üniversitesi İİBF İşletme Bölümü’nde asistan olarak göreve başlamıştı. Benim de fakülteden sonra asistan olarak Kamu Yönetimi Bölümü’nde göreve başladığımda, Ahmet Ağabey ile yollarımız, yoldaşlığımız ve kardeşliğimiz bu kez Kırıkkale’de kesişmişti. Bu kez evli, ailesi ve çocukları olan iki insan olarak, Ahmet Ağabeyimle Kırıkkale’de aile dostluğu ve komşuluğu yapmıştık. Çocuklarımızın küçüklükleri birlikte geçmiş ve birlikte büyümüşlerdi. Ahmet Ağabey, Kırıkkale’de de bizlere ağabeylik, yoldaşlık, kadirşinaslık ve kendisinden küçük kardeşleri olarak bizlerin arasında zaman zaman meydana gelen olaylarda, sakin, sessiz ve gösterişsiz hali ile her daim yatıştırıcı hali ile adeta adı konmamış bir hakem işlevi görmüştür. Bunu doğallığı ve sadeliği ile yapardı. Evli olan arkadaşların sorunlarında ya da evlenmek üzere olan pek çok arkadaşın hayırlı işlerinde yine sorumluluk ve başvurulan insandı Ahmet Ağabey. Yine Kırıkkale yıllarında Ahmet Ağabeyi, yoksul, fakir, yolda kalmış ve öğrencilere yardım eden, onların ihtiyaçlarını gidermeye çalışan bir insan olarak görüyorduk. Buna Kırıkkale’den ve Kırıkkale Üniversitesi’nden yolu geçen pek arkadaşımız şahittir. Fakir öğrencilere toplanan paraları organize eden yine Ahmet Ağabeyim idi. Allah razı olsun ondan. 

 

Akademisyen kimliği ile Kırıkkale’de yüksek lisans yapan Ahmet Ağabey, ne yazık ki, doktora tez dönemindeyken, 28 Şubat’ın bir bütün olarak Kırıkkale Üniversitesi’ni vurduğu, hatırlamak istemediğimiz o hazin ve kötü yıllarda üniversiteden ayrılmak zorunda kalmıştı. Üniversitedeki ağırlığı ve bizlerin dert ortağı Ahmet Ağabeyin üniversite ve Kırıkkale’den ayrılmak zorunda kalışı, her birimizi derinden etkilemişti. Sonrasında Ak Parti iktidarının başlarında, 2002’de Türksat uydularının yeni kuruluş aşamalarında bir “Gölbaşı” ve “Monaka Krallığı” kuran ve büyük maaşlara imza atan önceki zorba müdür ve ekibine karşı adeta büyük mücadele ile Türksat Kurucu Genel Müdürü olan başarılı aydın bürokrat Osman Dur zamanında Türksat’ta çalışmaya başlayan Ahmet Ağabey, Türksat’ın güvenliği, insan kaynaklarının organizasyonu, tesisler işletme direktörü gibi önemli görevlerde bulunmuştur.

 

Kırıkkale Üniversitesi’nden ayrılmak zorunda kalan Osman Dur döneminden sonra iş başına gelen yönetimlerin bir kısmında sıkıntılar yaşayan (görev yeri değişikliği, kızaya çekilme gibi) ancak bunları büyük bir olgunlukla içine atarak, yaşadığı sorun ve sıkıntılarını o dönemlerde de görüştüğümüz bizlere bile açmayan Ahmet Ağabey, son Türksat yönetimiyle birlikte Türksat’ta daha rahat konumda hayırlı ve güzel çalışmalarına devam ederken, o meş’un, hain ve tetikçi darbecilerin 15 Temmuz gecesi Türksat uydularını işgal edip TRT hariç tüm yayınları durdurma hareketi karşısında, Türksat çalışanları ile birlikte önce Konya yolu üzerinde Türksat’a girişi kepçeler ve itfaiye aracı ile kapatarak direniş göstermiş, darbeci askerlerin Türksat uydularını kapatmalarına izin vermemiş ancak hain ve canilerin makineli tüfekleri ile taranarak şehadet şerbetini içmiştir. Ruhun şad olsun Ahmet Ağabey.

 

Şurası hiç ama hiç unutulmamalıdır ki, eğer Ahmet Ağabey başta olmak üzere cesur Türksat çalışanlarının darbecileri oyalayan ve uyduları kapatmalarına izin vermeyen eylemleri olmasaydı, tetikçi, darbeci, cani ve hain askerler, Türksat uydularını darbe girişiminin ilk saatlerinde ele geçirebilirler ve TRT hariç tüm TV yayınları durdurabilirlerdi. Bu da, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın CNN Türk ekranlarından spikerin telefonuna canlı ve görüntülü bağlanamaması ve tüm Türkiye halkını, darbeye karşı sivil direnişe davet edememesi gibi bir sonucu doğurabilirdi. Darbeci korsan TRT bildirisinde bile afallayan ve şoka giren Türkiye halkı, eğer Cumhurbaşkanından gelen canlı bağlantı olmasaydı, darbe başarılı oldu zannı ile sokağa bile çıkamayacak ve sivil direnişle maşa ve tetikçi askere “darbe” yapamayacaktı. Bu yüzden, darbeye direnen tüm cesur insanların yanında, rahmetli Ahmet Ağabeyimin darbenin başarıya ulaşmamasındaki payı çok yüksektir. Tüm Türkiye halkı olarak, çakallar sürüsü Hizmetkar ve işbirlikçilerinin yapmaya giriştiği askeri darbeye direnen halk “darbecileri” şehitlerine ve  kendisine ne kadar dua etsek azdır.

 

Ahmet Ağabeyimin elleri öpülesi çok değerli annesi Arife teyze ve babası Tahsin amcanın, cenazesinde bile metanetini kaybetmeden acılı hali ile Rabbine şükreden kıymetli eşi Yasemin ablanın,  çok değerli oğulları başarılı Diş Hekimi Muhammed Tahsin ile babasının mezun olduğu Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümü’nden geçen yıl mezun olan ve güzel bir işe başlayan Abdullah Enes’in, Ahmet Ağabey’in kardeş ve akrabalarının, Yasemin Abla’nın anne ve babası ile kardeşlerinin, Ahmet Ağabeyi ile taa fakülte yıllarından beri birlikte aynı öğrencilik evini paylaşan yakın arkadaşı, kardeşi ve aynı zamanda bacanağı olan ve 3 dönem Ak Parti Bilecik Milletvekilliği yapan değerli ağabeyim Fahrettin Poyraz’ın acıları çok büyük biliyorum, anlıyorum. Acımız onlarınki kadar asla olamasa da, her aklıma geldiğinde gözlerimden yaşlar akan Ahmet Ağebeyimin güzel ve hayırlı bir hayat sürdüğüne ve bunu, direnen “darbe şehidi” olmak gibi pek çok kişiye nasip olmayan bir şehadet tacı ile taçlandırdığına imanım sonsuzdur. Güzel bir hayat süren, güzel ve hayırlı bir ölümle ruhunu teslim eder niyazı ile Ahmet Ağabeyimin tüm sevdikleri, yakınları ve sevenlerine, böylesi bir şehadetten dolayı metanet ve sabır diliyorum. Bizleri teskin eden de Ahmet Ağabeyimin böyle “hayırlı bir ölümle” ancak pek çok insanı dirilterek, şehadet şerbetini içmesidir.  

 

Her bayramda arama listemin başında olan Ahmet Ağabeyimi bu Ramazan Bayramı’nda aramış, bayramını tebrik etmiş ve biraz hasbihal etmiştik. Bu yılın Ramazan orucundan önce Ankara’ya gelen iki ortak dostumuzla Gölbaşı’ndaki evinde kendisini ziyaret edip, yemeğini yediğimiz, çayını içtiğimiz Ahmet Ağabey ile siyaset üzerine biraz değerlendirme yapmış ve yine o halim, mübarek, samimi ve içten hal sesi ile bizlere konuşmuş ve geç vakitlere kadar harika bir sohbet yapmıştık. Geçen yıl muhterem eşi Yasemin abla ile gittiği Hac ziyaretinden döndükten sonra hurmasını yediğimiz, zemzemini içtiğimiz Ahmet Ağabeyim, inşallah bizlerin üzerinde olan hakkını helal etmiştir. Biz onun muvahhid, muttaki, ahlaklı, adil, hakkaniyete aşırı dikkat eden, mütevazi, kanaatkar, az ve öz konuşan erdemli bir insan olduğuna şehadet ettik.

 

Ahmet Ağabey, senin aziz hatıran, darbecilere verdiğin büyük ders, her birimizin her daim bu darbe girişimini unutmamak ve ondan ders almak adına, 15 Temmuz 2016 şehid olduğun tarihi ve günü inşallah unutmayacağız ve unutturmayacağız. Sen artık direnen darbe şehidlerinin sembol ve öncü ismi oldun. Aziz hatıranı inşallah gücümüz yettiğince yaşatmaya çalışacağız. Yılmayacağız ve tüm kötülüklere ve zulme karşı direneceğiz. Senin gibi vakurlu ve haysiyetli bir şekilde.   

 

İnşallah Rabbim, bizlere de, tevhid, ahlak, adalet ve hakkaniyete dayanan Allah’ın yolunda, erdemli duruş istikametinde en hayırlı değerleri, darbeci, zorba, hain, cani ve zalimlere karşı savunur ve direnirken şehid olmayı nasip eder.   

 

   

 

  

 

 

Yorumlar


Duygularmızı dile getirmişsiin
Tarih: 23.07.2016 Yazar: Hanifi
Kategori: Âdem Çaylak