Sonunda 15 Temmuz itibarıyla yaşadıklarımızı anlatmaya en yakın ifadeyi buldum: “Kâbusa uyanmak”. Çünkü “biz yaşarken”, gözlerimiz açıkken gördüğümüz bu kâbus aynı zamanda bir uyanışı da temsil ediyor.
Geçtiğimiz Temmuz ayından bu yana ayrılıkçı terör örgütü PKK ile çok büyük bir mücadele yürütüyoruz. Terörle imtihanımız maalesef, PKK ile sınırlı değil. IŞİD belasının ülkemizde akıttığı masum kanı PKK ile yarışır nitelikte. FETÖ’nün ise hastalık bulaştırmadığı devlet kurumu, galiba kalmadı. Taşeron ya da değil; DHKPC ve adını ezberleyemediğimiz daha bir çok terör örgütünün Türkiye’de –öyle ya da böyle– kendine yaşam alanı bulduğu da bir gerçek.
Ortaya çıkış sebebi ve gelişmesi Avrupa’nın Hıristiyanlık ve sömürgecilik tarihiyle açıklanabilecek modern kapitalist düzen, yani sermaye biriktirip o sermaye aracılığıyla başkalarını sömürme düzeni, en az 400 yıldır insanlığın ve dünyanın çanına ot tıkıyor…
Amerika, terörist saldırıların faillerini ve kurbanlarını artırarak, teröre karşı bir “karşı-üretken savaş” üretmektedir. Washington mevcut politikalarıyla, sözde karşı olduğu cihatçı finansmana ve silahlandırmaya, esasında katkıda bulunarak son derece sahtekâr davranmaktadır.
Körfez ülkelerinin ABD ile ittifakları sadece onların bölgedeki büyük ülkelerden korkmalarına değil ortak ekonomik çıkarlara dayanmaktadır. Körfezin çok zengin emirlikleri Batı’dan tüketim ve askerî malzemeler almanın yanında Batı ekonomilerine büyük yatırımlarda bulunur. Böylesine bir simbiyotik ilişki neticesinde Batı’nın ekonomileri Organization of Petrolium Exporting Countries (OPEC) aracılığıyla gözetilmektedir. OPEC 1960’da petrol fiyatlarında arzı daraltarak yapay müdahalelerde bulunmak için kurulmuş bir kartel-birliktir.
Irak da diğer modern Ortadoğu ülkeleri gibi Osmanlı Devleti döneminde var olmayan bir yönetim birimidir. Coğrafik bölge tanımı olarak Irak’ın, Sümer uygarlığındaki Uruk şehrinden geldiği düşünülmekte olup, yaklaşık 7. yüzyıldan itibaren bugünkü Irak’ın güney kısmı için kullanılmıştır. Irak, İngilizlerin 1. Dünya Savaşı ve sonrasında aldığı bir dizi kararla neredeyse kazâra oluşturulmuş bir devlettir. O dönemlerde İngilizlerin günümüz Irak coğrafyası üzerinde geçerli olan hedefleri ve kazanımları, zaman zaman değişime uğramış ve neticede bugünkü Irak oluşmuştur.
Filistin kelimesi, Eski Mısır dilinde komşu halk anlamına galen “peleset” kelimesinden türetilmiş ve İslâm öncesi devirlerde eyalet adı olarak kullanılmıştır. Filistin, İslâmî devirlerde coğrafik bölge tanımlaması şeklinde kullanılmış olsa da Mısır-Roma-Bizans dönemlerindeki idarî anlamıyla kullanılmamıştır. İslâmî devirlerde Filistin, Bilâdu’ş-Şâm (Levant/Büyük Suriye) coğrafik ve idarî bölgesi içinde yer almaktaydı.
"Son iki yıldır “Sam Amca” cihetinden ara ara seslendirmesi yapılan “dış müdahale peşrevinin” son günlerde kulakları rahatsız edecek tona ulaşması, yaşadığımız onca acının üzerine tüy dikiyor! NeoCon makamda bestelendiği anlaşılan bu “peşrev”, ilk olarak 23 Ocak 2014 tarihli Washington Post’ta bir üçlü (Abramowitz-Edelman-Misztal) tarafından yazı karakterlerine dönüştürülüp bir makaleyle dünya-âleme duyurulmuştu."
Dr. Emine Sonnur Özcan'ın 14.01.2016 tarihinde Radikal Blog'da yayımlanmış yazısıdır