Web Tasarım Ankara

“GÜÇ”ÜN İMANI

 

Adem Çaylak

ademcaylak@gmail.com

18.04.2016

 

“Güç” ve “güç” istenci, insanın nefsani doğasından kaynaklanan “Tanrı kompleksi”nin bir ürünü ve yansımasıdır. “Güç” ve “güç“ arzusu, yeryüzünde ulvi ya da çıkara dayalı amaçlar uğruna arzunun ya da nefsin nesnesi haline gelmenin ve başkaları üzerinde tahakküm kurmanın aracıdır. Psikolojik, sosyolojik ve iktisadi unsurlardan beslenen “güç” arzusu, toplumsal, iktisadi ve siyasi iktidarın elde edilmesi ve sürdürülmesi uğruna kendini açığa çıkaran bir ameliyedir. İnsanı, sözüm ona “iyi” ya da “ulvi” gayeler adına arzunun nesnesi haline getiren “güç” istenci, nefs, ruh ve akıldan müteşekkil insanda, bedensel iştiyakın bir yansıması olan “nefs”in diğer unsurlar karşısında duyduğu kompleksin dışavurumudur.

 

Paranın, lüksün, şatafatın, konforun, kibrin, tahakküm ve gösterişin dünyası haline gelen günümüzde, tüketime dayalı meta-teknolojik muhafaza”kar”lıkta eriyen dindarlık, kendini “Powertheism”de (güç tapıngaçlığı) gerçekleştirmenin arzusu ile yanar tutuşur hale gelmiştir. “Güç” tapıngaçlığı derecesi öyle bir hal almıştır ki, “taraf” olmayanın “bertaraf” olduğu, “at”ın izinin “it”in izine karıştığı, “adalet” ile “zulüm”ün konjonktürel parametlerinin değiştiği, “iyi” ile “kötü”nün anlam ve algı dünyasına göre şekillendiği, “doğru” ile “yanlış”ın içinde yer alındığı ideoloji, dünya görüşü ya da konuma göre yer değiştirdiği, “keskin inançlılar”ın kılıçlarından kan aktığı, “öteki” nefreti ya da korkusu üzerinden safların sıklaştırıldığı, mutlak kabul ve mutlak red üzerinden olay ve süreçlerin değerlendirildiği böylesi alem, tam anlamıyla “güç”ün iman dünyası haline gelmiştir.

 

“Güç”ün iman dünyasının en son yansıması, İslam İşbirliği Toplantısı (İİT) için Türkiye’ye gelen muktedir Müslüman liderlerin kaldıkları otellere devletin kasasından ödedikleri paralar, kiraladıkları arabalar ve şaşalı saraylarla kendini gösteren şatafat, lüks, debdebe, para ve konforun cazibesine karşı, Müslüman toplumlarda “imanın, fikrin ve muhalefetin gücü” olabilecek bir duruşun sessizliğinde kendini göstermiştir. Mütevaziliğin, gösterişsizliğin, sadeliğin, iyiliğin, adaletin ve yardımlaşmanın, servetin tekelleşmesinin yasak olduğu, “güç” değil, ahlak ve adalete dayanan hakkaniyetin dini olan Müslümanlık, adeta “güç”ün imanının bir aparatı haline getirilmiştir. Arzunun, nefsin, kibrin, gösterişin, şatafatın bir göstergesi haline gelen “güç”e iman, Müslüman toplumların sorgusuz sualsiz muktedirler etrafında toplanmasına vesile olmuştur. “Güç”ün imanının ortaya çıkardığı böylesi psiko patolojik süreç, muktedir olunmadan değişim ve dönüşümün olmayacağına iman edilen bir vasat ve zihniyet dünyası üretmiştir.  

 

Yüzyıllardır lider kültü, saray kültürü, fetih, yağma, ganimet, pazu, korku, öteki, iç ve dış düşman, düzen, dirlik ve birlik endişesi üzerinden meşrulaştırılarak işlerlik kazanan “güç”e iman, insanoğlunun “güç” ve “iktidar” istencinden beslenmiştir. Bu istenci iyi okuyan ve manipüle edebilen hanedanlar ve liderler, toplumlarında, “güç”e iman edilen sarsılmaz makamlar, kaleler, surlar ve saraylar inşa etmiş ve etmeye devam etmektedir. Tevhidin yeryüzündeki yansıması olan adalet, değer ve yozlaşmaya karşı duruşun mihengi olan ahlak ve sömürüye karşıtlığın ifadesi olan hak ve hakkaniyete dayalı olan Müslümanlığı, “güç”e eşitleyen liderlerin elinde, yüzyıllardır statükocu tarihsel kültürün inşa edilmesi ve bu durumun sözüm ona “ümmetin maslahatı” adı altında, iç ve dış “düşman”/“öteki” travmasıyla meşrulaştırılması, Türkiye’deki muhafaza”kar”lığın, “güç”e iman derecesinin geldiği noktayı iyi özetlemektedir.     

 

Öykünmeci “şatafat”, gösterişe dayalı “lüks”, korku ve bağlılığı artırıca “debdebe”, özentiye dayalı “konfor”, “prestij ve onur”la meşrulaştırılan “saraycılık”, günümüz Müslüman toplumlar üzerinde hakimiyet kuran liderlerin “normalleştirilmiş” bir görüntüsü haline geldi. Hatta, psikolojik Powertheism’den (güç tapıngaçlığı) beslenen “güç”e imanın derecesinin her geçen gün arttığı günümüzde, tüm bu olup bitenler belirli gerekçelerle meşrulaştırılmaktadır.

 

Genellikle halkı Müslüman olan ülkelerin liderlerin şatafat, aşırı zenginlik ve gösteriş, lüks ve debdebeli yaşamlarında açığa çıkan “güç”ün imanı, bir fikrin, imanın, iradenin, ilmin ve buluşun gücünden neş’et etmeyen basitlik ve küçüklük ve bayağılığın bastırılmasından başka bir şeye hizmet etmemektedir. Saray ve “sarayın adamları”na yönelik işleyen “güç tapıngaçlığı”, yukarıdan aşağıya kadar Müslüman toplumları kemiren bir virüs haline dönüşmüştür.

 

Bugün Müslüman aleminin dünyaya, iyilik, doğruluk, güzellik, yenilik, teknolojik buluş ve üretim olarak sunduğu ne gibi maddi ve manevi değerler vardır sorarım size? Bugün Müslüman topluluklar ve liderleri dünyaya sadece kan, gözyaşı, mezhep çatışması, savaş, kibir, saray, şaşaa, debdebe, hazmedilmemiş ve içselleştirilmemiş gösterişçi konformizm sunacak noktaya gelmiştir. Batı aleminin dünyayı kana, gözyaşına ve savaşa buladığı gerçeğinden yola çıkarak, bütün bunların “güç”ün imanı üzerinden meşrulaştırılması, Müslümanları, değer, ilke, ahlak ve hakkaniyetli paylaşıma dayalı üretimi esas alan çalışma sorumluluğundan ve “güç tapıngaçlığı” sendromuyla hesaplaşmaktan alıkoymamalıdır.     

 

İnsanın bencil, nankör, zalim, cahil, unutkan, arzu, heva/heves, “güç” ve “çıkar”a dayalı nefsani doğasından kaynaklanan ve muktedirlerin iktidarlarını temerküz ettirmelerini temin eden “güç”e imanın tedavisi ve reçetesi, bireysel, toplumsal ve siyasi alanda ahlak, adalet ve hakkaniyete dayalı “tezkiyeci muhalefet”ten geçmektedir. “Güç”e imandan destek bularak azgınlaşan, kibir, aşırı zenginlik, iktidar hırsı ve şaşalı saraycılığa terfi eden iktidarları, istikamet, doğruluk, iyilik ve adalet yolunda tutmanın garantörü, bir fikir, ilim ve imanın gücü haline gelecek ve süreklilik kazanacak şahsiyetli duruş ve toplumsal muhalefettir. Muhalefete tahammülün olmadığı ve başının ezildiği her zeminde, “güç”ün imanı zafer elde edecek ve kendisini besleyen putlarını yiyerek “güç”üne “güç” katacaktır.   

       

 

 

Yorumlar


Hiç Yorum Yapılmamış. İlk yorumu siz yapın...

Kategori: Âdem Çaylak