Web Tasarım Ankara
  • ZOR OLAN “İYİ” OLMAKTIR!
    ZOR OLAN “İYİ” OLMAKTIR!

    Şöyle: iyilik yapmak her zaman zordur, çünkü ‘bedel’li bir iştir, fedakarlık ister. Bunun için ‘yüksek karakter’ yani ‘takva’ gerekir. Toplumlarda ise takvalı insan sayısı her daim azdır. Bu, esasen, onun ‘zor’ oluşu ile ilgilidir ve bu zorluk, aynı zamanda onun ‘değerli’ oluşunun da kanıtıdır.

  • DAVET KİMİN HAKKI?
    DAVET KİMİN HAKKI?

    Tanrı’nın ‘iyi’ dediğinin iyi, ‘kötü’ dediğinin de kötü olmasının nedeni, O’nun ‘mutlak ilme’ sahip olmasıdır. O halde, Dostoyevski’nin sözlerini şu şekilde de okuyabiliriz: “Eğer Tanrı’nın sözleri gerçek değilse, gerçek olmaya layık söz de yoktur!”

  • KİM KAYBEDER, KİM KAZANIR?
    KİM KAYBEDER, KİM KAZANIR?

    Evet, sadece ukbada değil, bu dünyada da ‘ilkeli’ olan, Hakk’a inanan ve haksızlığa karşı çıkan kazanır, ‘kolay’cı ve uzlaşmacı olan, köşeyi kısa yoldan dönmeye çalışan, kaybeder.

  • “İLK GELEN”
    “İLK GELEN”

    Çağdaş Dönem Müslüman Düşüncesi’ni bu şablon açısından incelediğimizde gördüğümüz tablo da farklı değildir: Cemaleddin Afgani ile başlayan süreçte, ‘düşünce’, başta, ‘savunmacı’dır, süreç içerisinde giderek ‘yetkinleşme’ emareleri göstermektedir. Bununla birlikte, ‘okullaşma’ gerçekleşmeden, alimlerin ‘peygamberlerin varisleri’ olmayı hak ettiklerini söyleyemeyiz. Çünkü ‘okullaşma’ yoksa, ‘tecdid’ noktasındaki çabalar, henüz ‘yetkin’ değil demektir. Bu da, ‘düşünce’de eksiklik ve kusur bulunduğu anlamına gelir.

  • “ZALİMLER AHDİME EREMEZ”
    “ZALİMLER AHDİME EREMEZ”

    Bu yazıda, hepimizin bildiği “zalimler ahdime eremez” ayetinin yorumunu farklı bir şekilde yapmaya çalışacağız. Malum olduğu üzere, bu ayet, çoğunlukla, insanlar arasındaki hısımlığı sağlayan asıl bağın ‘din’ veya ‘ideoloji’ olduğu; kavim, kabile, aile, vs. gibi bağların bunun yanında bir değerinin olmadığı yönündeki fikri temellendirmek için kullanılmaktadır ve bu yaklaşım, esas itibarıyla da doğrudur.

  • GÜLEN VS. ERDOĞAN: SÜREÇ BİTİYOR MU?!
    GÜLEN VS. ERDOĞAN: SÜREÇ BİTİYOR MU?!

    Türkiye ‘olağandışı’ günler yaşıyor. 15 Temmuz ‘darbe girişimi’nin ardından, ülke siyasetinin yeni ve ciddi gelişmelere gebe olduğu görülüyor. Hükümet, ‘varlığına yönelik’ tehdidi bertaraf etmek için, OHAL kanunu çerçevesinde, ordudan sivil bürokrasiye varıncaya kadar, hemen her alanda önemli sonuçları olabilecek yasal düzenlemeler yaparken, demokrasileri ile övünen Batılı ülkeler, darbe girişiminde bulunanları suçlamak yerine, daha ziyade, ‘sorunun kaynağı’ olarak gördükleri Erdoğan’ı hedef tahtasına koyuyorlar. Ve tabiatıyla bu durumda “Türkiye nereye gidiyor?” sorusuna cevap aramak önem arz...

  • SEÇİM VE MEŞRUİYET
    SEÇİM VE MEŞRUİYET

    ...‘Rıza’ yoksa ‘mülk’ devam edemez! Meşhur “bir yönetim küfür ile devam edebilir, ama zulüm ile devam edemez” hadisi de bunu söylemektedir. Burada ‘küfür’ ile devamdan kast olunan, ‘ideolojik etki’ ile iktidarın sürdürülmesidir ki, bu, zaten mümkündür (Müslüman Dünyası’nın son iki asırlık tecrübesi de bunu kanıtlamaktadır). Fakat bu yoksa, o zaman, yönetim, ‘zulüm’ ile devam ettiriliyor demektir ki, burada ‘rıza’ yoktur; dolayısıyla da ‘mülk’ devam edemez!

  • ELEŞTİRİ NASIL YAPILMALI?
    ELEŞTİRİ NASIL YAPILMALI?

    Toparlayacak olursak, ifsadın yaygın olduğu dönemlerde, eleştiri mekanizması çok titiz bir şekilde işletilmelidir. Burada da en çok, amelî yanlışlardan önce, bunların kökeninde yer alan ‘düşünsel yanlışlar’ın düzeltilmesine çalışmak gerekir. Çünkü ameli üreten, imandır. İmanı olmayandan (veya imanı düzgün olmayandan) düzgün amel beklenemez.

  • KRİZ OLMADAN ASLA!
    KRİZ OLMADAN ASLA!

    ...Bu ülkede, hangi düşünce veya anlayıştan olursa olsun, insanlar (İslamcı, Kürtçü, Türkçü, Komünist veya Radikal), fikirlerini serbestçe ifade edebilecekleri siyaset kanalları bulabilirlerse, ‘sahici’ çözüme ulaşabiliriz. Çünkü o zaman ‘siyaset’ sanal değil, gerçek olacaktır. İnsanlar, ‘pozisyon’ için değil, ideallerini gerçekleştirmek için canhıraş çalışacaklardır. Bu da zaman içerisinde öyle veya böyle bir ‘çözüm’ü ortaya çıkaracaktır.

  • BAŞKANLIK SİSTEMİ!
    BAŞKANLIK SİSTEMİ!

    Türkiye’de siyasal gündem, bir süredir ‘başkanlık sistemi’ tartışmalarıyla meşgul ve öyle görünüyor ki, bu durum önümüzdeki aylarda da pek değişmeyecek. Zira yeni hükümetin ‘atanmış’ başbakanı, bu sisteme geçmek için canhıraş çalışmayı ‘boynunun borcu’ olarak ifade ediyor; ama öte yandan, ana muhalefet lideri, konuyu ‘rejim değişikliği’ ile ilişkilendiriyor ve ‘kan dökülmeden’ bu sisteme geçilemeyeceğini söylüyor.

  • GÜÇ ZEHİRLENMESİ!
    GÜÇ ZEHİRLENMESİ!

    Türkiye’de ‘başkanlık sistemi’ bağlamında yaşanan gelişmeleri ve son birkaç aydır bu konuda yapılan ve giderek şiddetlenen tartışmaları nasıl yorumlamamız gerekiyor? Birileri ülkede ‘rejim’i mi değiştirmek istiyor, yoksa yapılmak isteneni, ülke yönetimindeki ‘uyumsuzluğu’ gidermek için ‘millet hayrı’na yapılan ‘normal bir düzenleme’ olarak mı görmek lazım?

  • 'İMAJ BOZMA' OPERASYONU
    'İMAJ BOZMA' OPERASYONU

    “Türkiye’de Ne Oluyor?” başlıklı yazımda, son birkaç yıldır ülkede yaşanan gelişmeleri yorumlamaya çalışmış ve olan-bitenin, kısaca, bir ‘imaj bozma’ operasyonu olduğunu ifade etmeye çalışmıştım. Bazı okurlardan gelen tepkilere baktığımda, kastımın yeterince anlaşılmadığını görüyorum.

  • ‘ILIMLI İSLAM’ NİÇİN İKTİDARI BIRAKMAK İSTEMİYOR?
    ‘ILIMLI İSLAM’ NİÇİN İKTİDARI BIRAKMAK İSTEMİYOR?

    ...Küresel politika belirleyiciler, ‘zaaflı’ olduklarını bile bile niçin ‘Ilımlı İslamcılar’ın iktidara gelmesini istiyorlar? Bana göre, bunu, sonunda ‘başarısız’ olacaklarını bildikleri için, onlar üzerinden ‘İslam’ın imajını bozmak için yapıyorlar. Böylece, onların başarısızlığının faturasını İslam’a kesmek istiyorlar.

  • NE KİŞİ NE DE DEVLET ‘LAİK’ OLUR!
    NE KİŞİ NE DE DEVLET ‘LAİK’ OLUR!

    ...“Kişi değil, devlet laik olur” veya “laiklik, din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır” gibi sözleri söyleyenlerin ‘din’den (veya ‘laiklik’ten) anladığı ile bir İslamcı’nın ‘din’den (veya ‘laiklik’ten) anladığı aynı değildir. İslamcı için, ‘din’ hayat tarzı demektir; dolayısıyla da ‘din’siz insan olmaz. Yani her insanın bir inancı, hayata ve evrene bir bakışı, bu nedenle de bir ‘ideolojisi’ (ve ‘din’i) vardır. Fakat ‘modernleşmiş’ kesimler için ‘din’, büyük insan toplulukları tarafından benimsenen ve doğruluk veya yanlışlıkları tartışılamayan inanç sistemleri (religion)’dir.

  • TÜRKİYE'DE NELER OLUYOR?
    TÜRKİYE'DE NELER OLUYOR?

    Türkiye’de son 3 yıldır olan-biteni nasıl yorumlamak gerekiyor? Ne oldu da ‘toplumsal kutuplaşma’ bu denli arttı; iç siyasette dengeler, dış siyasette ise ülkenin imajı bozuldu? Siyasi partiler niçin birbirleriyle kanlı-bıçaklı oldular; yasama, yürütme ve yargı neden bütünüyle iktidarın eline geçti? Acaba bütün bunlar, bir siyasi anlayışın ‘önlenemez yükselişi’ne mi işaret ediyor, yoksa birileri yine “başımıza çorap mı örüyor?”

  • MÜSLÜMAN DÜNYASI'NDA NELER OLUYOR?
    MÜSLÜMAN DÜNYASI'NDA NELER OLUYOR?

    Müslüman Dünyası’nda son yıllarda olan-biteni nasıl yorumlamak gerekiyor? Özellikle de Suriye’de yaşanan gelişmelerden sonra, birçoklarının iddia ettiği gibi, Batı, yine “başımıza çorap mı örüyor?” Yoksa, yine başka bazılarının savladığı gibi, yaşananlar, “yere düşmüş olan ‘dev’in yeniden ayağa kalkışının” işaretleri mi?

  • ÇÖZÜM: ‘DÜŞÜNCENİN OKULLAŞMASI’
    ÇÖZÜM: ‘DÜŞÜNCENİN OKULLAŞMASI’

    "Çağdaş Müslüman Düşünce, Cemaleddin Afgani’nin başlattığı ‘uyanış’ sürecinden bu yana daimi bir gelişme çizgisi izlemektedir, fakat henüz ‘okullaşamamıştır.’ Yani Müslüman Düşüncesi, çağdaş dönemde henüz bir ‘düşünce okulu’na dönüşememiştir. Bu olmadıkça, Müslümanların ‘toplumsal dönüşüm’ noktasında sahici bir başarı kazanması zordur".

  • HILFU’L-FUDÛL’U NASIL ANLAMALI?
    HILFU’L-FUDÛL’U NASIL ANLAMALI?

    “Farklı dünya görüşlerine sahip olan insanların, temel ahlakî ilkelerde anlaşarak haksızlığa karşı ortak mücadele verebilecekleri” savını inandırıcı (ve doğru) bulmuyorum... Farz edelim ki, Mekke’ye gelen tüccar, Mekkeli erdemlilerden, borcunun ödenmesi konusunda değil de, örneğin ‘inancı’ ile ilgili bir konuda yardım isteseydi, aynı desteği bulabilecek miydi? Örneğin, bu tüccar, Kabe’deki putlara tapmanın saçma bir düşünce olduğuna inandığını söylese ve Mekke halkına bu inançlarını terk edip ‘tek Allah’a inanma’ çağrısında bulunsaydı, Mekke’nin erdemlileri yine ona yardım edecekler miydi?

Yorumlar


Hiç Yorum Yapılmamış. İlk yorumu siz yapın...

Kategori: Yazarlar