Web Tasarım Ankara

“MUKTEDİR” VE “İKTİDAR”IN AŞIRI DESTEKÇİLERİNE ARZUHALİMDİR!

Adem Çaylak

ademcaylak@gmail.com

30.06.2016

Bizlerin amacı, Allah'a karşı şehadet görevini yerine getirmek ve tarihe tanıklık etmektir. Rabbim yarın sorduğunda, neden uyarmadın neden sessiz kaldın, neden kirlilik, pislik ve hukuksuzluklara bildiğin ve gördüğün halde karşı çıkmadın dediğinde, Allah'a karşı söyleyecek inşallah sözümüz olacaktır. Sizlerin de sözlerinin olmasını canı gönülden niyaz ederim. Adaletsizliklere karşı sessiz kaldığımız zaman, yani sustukça, sistemi muhafaza"kar"lar üzerinden perçinlemek işi bitince, sıra bizlere de sizlere de gelecek ve hepimize gelecek. Hatırlatırım size. Bu yüzden bizlerin, samimi ancak kararlı, net ve sert duruş ve söylemimiz, üslup, yeri ve zamanı değil ve başkalarının ekmeğine yağ sürüyor gibi ucuz ve köşeye sıkışınca söylenen gerekçelerle perdelenmeye çalışılmaması arzu ederim.

 

Allah rızası için bir kere dinleyin ve anlayın. Kızmadan, hain demeden, her şeye muhalefet ediyorsunuz demeden ve sağa sola aşağılayan hakaret eden bir eziklik ve söylemden kurtularak o “garip sesler” ve o “ayrıksı otlar” (nebatitler) da belki doğru söylüyor olabilir diye bakan bir gönül gözüne varmak ve vasıl olmak istemez misiniz? Bizler, sizlerin, iktidarın ya da asla ve kat’a hiç söz ve eyleminin eleştirilmesine tahammül edemediğiniz muktedirin “kategorik düşmanı” falan değiliz. Ancak çoğunluğun yaptığı gibi “kategorik hayranı” da değiliz. İktidar ve muktedirin ne yapması gerekir ki, bir kere olsun karşı duruş ya da en azından eleştiri getireceksiniz? Herşey yolunda gidiyorsa, neden bu kadar hiç bir eleştiri ve muhalif tavra tahammül gösteremiyorsunuz? Sorarım size!

 

İktidarcı muhafaza"kar" İslamcılık söylemi ve onun veballerini ve suçlarını her şartta temize çıkarmaya gayret edenler ve geçmişteki yanlışlıklarına ve suçlarına ortak olup bugünlerde günah çıkarırcasına “tüh” anlayamadık  kabilinden, içi boş eleştiri getiren dünün organik ve çanak "ak" aydınlarının, iktidar ve muktedirin son süreçte bütün "U" dönüşleri, çarkları, yanlışlıkları, gafletteydik türküleri, dünkü düşmanlarla (Ergenekon, derin devlet, askeri vesayet, İsrail ve daha çok) bugün can kuzu sarması kucak kucağa oluşları, dünün can ciğer dostları ve çözüm süreci ortakları ile (hizmetkar şebeke, Öcalan, PKK/PYD ve daha çok) bugün düşman oluşları karşısında, daha tüm hakikat bütün netliği ile ortaya çıktıkça, yani iktidar ve muktedirin dışarda iken başka, içerde iken başka söz ve uygulamalarına ya da devlet akıl ve iktidarına teslim olan halleri, ayan beyan çıktıkça, kıvıracak köşenin kalmadığı bir durumda, nasıl raks edeceklerini doğrusu merak ediyorum. Çıplak hakikat kendilerini ve hepimizi vurduğunda mı anlaşılacak tüm bu garabetler çıkmazı.

 

Geçmişte doğru yada yanlış her politikasına destek verenler, bugün nasıl büyük bir aymazlıkla günah çıkarırcasına çok gecikmiş eleştiri getirmeye başlamışlarsa, darısı ilerde diğerlerinin başına olsa ne yazar, iş işten geçtikten sonra. Geçmişte doğru yanlış her söz ve uygulamasına destek veren “ak”İslamcı aydın, gazeteci ve yazarların, bugünlerde günah çıkarırcasına hala “icazetli otocritism” (ifade Levent Baştürk hocaya aittir) yapmaya kalkışlamaları, aymazlıktan öte ilkesizlik ve duruma göre yanar dönerliğin ifadesi değilse nedir? Artık bunlara iyi akşamlar bile demiyorum bre gafiller ve “ak”tapıngaçlar.

 

Ne diyeyim her uyarı ve eleştirimizi kötülük, muhalefet ve ihanet ile taçlandırdınız, her yanı ateş yanan tacınız mübarek olsun!
Yetmedi mi artık aldanma lüksünüz. Uyanmak için çıplak hakikat mı çarpmalı herkesi ve hepimizi.

 

Bir gün Allah için içinizden birilerinin getirdiği samimi ve derinden yapılan uyarılara ve eleştirilere kulak kabartmadınız. Kulak kabartılmadığında, göz görmez, kalb hissetmez. Ta ki çıplak hakikat çarpıncaya kadar. Çarptıktan sonra da ne kulak kalır, ne göz ve ne de kalp.

 

Bu kadar zor mu ey “ak”gönüllüler! Herkesin olmasa bile çoğunluğun haksız ve usulsüz elde ettiği makamlar, mevkiler, statüler ve paralar mı elden çıkacak korkusu yaşıyorsunuz? Ya da kesin ve keskin inanç sizi boğana kadar uyanmaya niyetiniz yok mu?

 

Bizden yine uyarması, sizden yine bizlere yönelik hain damgalaması. 
Bizler sizlerin düşmanı değiliz. Lütfen Allah için kısık seslerimize artık kulak veriniz. Yoksa hepimiz yanacağız. İçimizdeki beyinsizler yüzünden hepinizi helak edecek misin Rabbim diye yalvaracağımız günlere az mı kaldı yoksa? Yılların biriktirdiği umudu, heyecanı ve beklentiyi, iktidar ve nimetleri adına heba ediyorsunuz, iktidar ve muktedirin yaptıkları karşısında en büyük kaybedenin samimi müslümanlık olduğunu söylüyoruz, bir türlü anlamak istemiyorsunuz.

 

Hizmet”kar” şebeke konusunda uyardık. Fitne çıkarıyorsun, komplo kuruyorsun, hüsnü zan sahibi değilsin, onlar iyi insanlar, iyi hizmetler yapıyorlar dediniz. Sonra ne oldu herkesin malumu. 
O günlerde hizmetkar şebeke ile aynı yağmurlarda ıslananlar ve her türden suç ve pisliklerine ortak olanların, Abant konsüllerinde vaftizlenenlerin, Hizmet’in televizyonlarında ve mekanlarında cirit atanların çoğunluğu bugün ortalıkta sözümona en büyük hizmetkar şebeke düşmanı olarak raks eder hale geldiler. Bundan nemalanıyorlar. Hatta kripto geçmiş hizmetkar arkadaşlarıyla içli dışlılar. Bunların farkında mısınız acaba? Bunlarla hesaplaşmayı ne zaman yapacaksınız? Doğru doğru! lejyoner AKP’liler, “ak”troller ve “ak”tapıngaçların çıkardığı gaz bulutunda, bu hakikatleri sizlerin görmesi mümkün değildir. Ama bizler görüyoruz ve uyarıyoruz. Sonra uyarmadı demeyiniz ha!

 

Geçmişte bile bile ya da gafletle girdiğiniz “Akhizmet” girdap ve tuzağından sözümona kaçmak adına “akkurt”, milliyetçi, Ergenekoncu ve “derin damar”cı yapılanmaların tuzaklarına ve sizin iktidar ve muktediriniz üzerinizden ileriye dönük hamlelerinin oluşmasına vesile oluyorsunuz hatta yardım ve yataklık ediyorsunuz diyorum. 
Bunu dahi göremiyorsunuz ya da görmek istemiyorsunuz, daha ne diyeyim? Sizlerin üzerinden yani Ak Parti ve muktedir üzerinden devleti ve sistemi güçlendirme operasyonları, yarın ilerde en fazla muhafazakarların ve müslümanların bedel ödemesine neden olacaktır hatırlatırım size! Bunun üzerine derin derin düşüneceğinize, bizlerin kısık seslerini dahi kesmek için acımasız hamlelere başvuruyorsunuz.

 

Eskiden olduğu gibi üniversiteler iktidarların arka bahçesi olmaktan kurtulmalıdır, Ak parti iktidari ve muktedir, kendisine tabi olan üniversite yaratmaktan vazgeçmelidir diyoruz. Üniversitelerde şiddete bulaşmadığı ve ırkçılık yapmadığı sürece her türden görüşün, düşünce, söz ve ifade özgürlüğü teminat altına alınmalıdır, hiçbir akademisyen eline silah almadığı, silahlı kalkışmayı özendirmediği, şiddete çağrı yapmadığı ve ırkçılık yapmadığı sürece görüş ve düşüncelerinden dolayı soruşturma geçirmemelidir, tutuklu ya da tutuksuz yargılanmamalıdır diyoruz. Sizlerden çoğunluğu bizleri, PKK’cı, komünist aşığı ya da Kürtçü olarak nitelendiriyorsunuz. Ayıp olmuyor mu? Sizlere bunlar yakışıyor mu?

 

Sizlerin çoğunluğu, iktidara göre yanaşık düzen bir üniversite kurmak ve üniversiteleri iktidarın ideolojisine göre biçimlendirmek adına tektipleştirmek ve aykırı sesleri susturmak için girişimlerde bulunulduğunda bu girişimlere destek oluyor ve zulme maruz kalanların hak ihlallerine sessiz kalıyorsunuz. Hatta daha ileri giderek Yükseköğretim kanununda yeni düzenlemeler yaparak üniversitelerdeki hocaların meslekten YÖK tarafından men edilmelerinin yollarının bile açılmaya başlanması karşısında neden tepki vermiyorsunuz? Geldiğiniz nokta burası mı olmalıydı, sorarım size?

 

Bizim gibi üniversitelerde eleştirel düşünceyi ve özgürlüğü esas alan sesleri dahi istemiyorsunuz. Üniversitelerde yapılan zülümlere karşı çıkan bizleri hain, öteki, muhalif ve başka odakların ekmeğine yağ sürenler olarak nitelendiriyorsunuz ve itham ediyorsunuz. Vicdanlı ve adaletli bir duruş mudur bu sorarım size? Sizi ikna için elimden başkası gelmiyor. Sizlerin bizlerin uyarılarına karşı, daima işi yokuşa sürmenizi Allah'a havale ediyorum. Başka ne diyebilirim ki?

 

Geçmişteki iktidarların üniversitelerinde muhalifler ve bu arada Müslüman öğrenci ve akademisyenler zülüm görürken, sesiniz çıkıyor ve buna muhalefet ediyordunuz ya, sorarım size şimdi neredesiniz? Zalim sizden olunca ya da zülüm görenler sizden olmayınca adalet terazisi mi değişiyor? Terazi değiştirmek bu kadar ucuz ve basit mi idi? Az bir değer karşılığında Allah'ın âyetleri olan ahlak, adalet, hakkaniyet ve erdemi  bu kadar ucuza ma satmaya başladınız?

 

İran'ın yaptığı gibi mezhepçilik sarmalından ve hurafe din anlayışından uzaklaşınız diyoruz, bizleri İrancı ve Şii ilan ediyorsunuz. Sünnizme ve Şiiizme ve her türden mezhepçiliğe karşı olduğumuzu beyan ederken, hala ikna olmuyor ve bizleri İrancı ve Şiacı olarak nitelendiriyorsanız, sizi ikna edemem ve ancak sizleri Allah'a havale edebilirim.

 

Devlet dinini ve Diyanetçi Müslümanlığı insanlara dayatmayınız diyoruz. Dini aklileştirelim ve toplumsallaştıralım, akleden, düşünen ve sorgulayan bir Müslüman insan profil, duruş ve eleştirel bakış açısına ihtiyaç var diyoruz. Bizleri zındıklıkla, mülhidlikle ve hatta küfürle bile itham etmekten çekinmiyorsunuz. Yazıklar olsun ne diyeyim bunu da Allaha havale ediyorum. Çünkü özellikle din konusunda kesin ve keskin inançlıları ikna edemem. İdeoloji ve siyaset keskin inançkarlarını da ikna edemem.

 

Ak hizmetten sonra akkurt, milliyetçi ve derin damar yapılanmaların büyük esareti altında sistemi ve devleti güçlendiriyorsunuz ve büyük tuzaklara geliyorsunuz diyoruz. Bizleri hain, devlet düşmanı ve her türlü kötülükle suçlamaya devam ediyorsunuz. Biraz insaf ve vicdan lütfen. Ne demek istediğimizi daha iyi anlayacaksınız ilerde umarım.

 

Doğu Perinçeklerin ve İlker Başbuğların söylediği gibi “Ak parti ve Tayyip Erdoğanlar bizim çizgimize geldi endişe etmeye gerek yoktur” cümlesi bir gerçeği ifade etmektedir dediğimizde ve Veli Küçük gibi eskinin derin devletçileri resmi törenlerde boy göstermekte, protokolde oturtulmakta ve ağalar ve paşalar gibi ağırlanmaktadır, bunlara karşı önlem alınmalı ve bunların üzerinde düşünülmeli dediğimizde, liderimiz, önderimiz her şeyi düşünmektedir, siz hiçbir şey bilmiyorsunuz, işiniz gücünüz Ak parti ve Tayyip Erdoğan düşmanlığı diyerek bizleri öteliyor ve susturuyorsunuz. Yarın söylediklerimiz çıktığında ne diyeceksiniz merak ediyorum doğrusu.

 

Güneydoğu ve Doğuda sivil iradenizi, askeri güvenlik bürokrasisine teslim ettiniz diyoruz. Bu durum hem sizlerin ve hem de tüm Türkiye'nin geleceğine büyük zararlar verecek diyoruz. Bizleri asker karşıtı, devlet düşmanı ve öteki olarak ilan ediyorsunuz. Bunu da Allaha havale ediyorum.

 

Son olaylar, bilinçaltınızın ne kadar neo-Osmanlıcı, milliyetçi ve Türkçü olduğunu ortaya çıkarttı diyoruz, bizleri hemen ve ucuz bir biçimde Kürtçülük ve Pkk yandaşlığı yapmakla suçluyorsunuz. Türkçülük ya da Kürtçülüğün her bir zerresine karşı olduğumuzu ve ayaklarımızın altına aldığımızı söylememize rağmen, bizleri Kürtçülük ya da başka şeyle itham etmeye devam etmenizi yine Allah'a havale ediyorum.

 

Hendekçi, mayıncı ve tuzakçı PKK başta olmak üzere, IŞİD gibi taşeronlaşmış örgütlerin katliam ve zulümlerine karşı olduğumuz gibi devletin de asimetrik güç kullanarak sivil, hendekçi, mayıncı, bombacı ve örgütçü demeden gerçekleştirdiği operasyonları ve öldürmelere de karşı olduğumuzu beyan ediyoruz. Yine bizi Kürtçülük ve PKK yandaşlığı ile suçlamaya devam ediyorsunuz. Bunu da samimi yürekle Allah'a havale etmekten başka çaremiz yoktur.

 

Bugün bürokrasi, siyaset ve iş dünyasında ganimet, para, rant ve ulufe peşinde koşan akkurtçu, milliyetçi, çapsız ve Akhizmet ekiplerinin gizli bir şekilde etkili olduğunu ve cirit attıklarını ilan ediyoruz. Bu durumu kabullenmeyen bürokrasi ve siyasette hala duyarlı içinizden isimler olduğunu ve homurdanarak bunu dile getirdiğini iyi biliyorum. Ama hala sizzler, bizleri topu taca atan garip ithamlarla suçlamaya devam edin bakalım. Bizleri, hoca uzanamadığı ciğere pis demektedir diye hakkıma tecavüz eden ve ucuz polemikler yapan anlamsız ithamlarla suçluyorsunuz.

 

Şunu pek çok insan ve beni tanıyan sizlerin içinden pek çok insan bilmektedir ki, çoğunluğun ya da neredeyse pek çok kişinin ulaşmak için hayal ettiği mevkii, makam ve statülere, bizler eğer eğip bükseydik, yamulsaydık, hukuksuz ve yanlışlıklara ses çıkarmasaydık, adil duruş gerçekleştirmeseydik çok rahat ulaşabilirdik. Ancak bizler, böylesi onursuz, kirlilik, yolsuzluk, aymazlık ve zulumlere karşı duruşu, makam, para ve mevkilere tercih etmenin gönül rahatlığı ve onuru yaşamaktayız.

 

Bizler, ahlak, adalet, hakkaniyet ve erdem adına duruşumuzu bozmadık, yanlışlıklara karşı duruş sergiledik ve adil şahitliğimizin gereğini yerine getirdiğimiz için ve bunu samimi ve içten bir şekilde yapmaya gayret ettiğimiz için bugünkü onurlu ve itibarlı yerlerdeyiz şükürler olsun. Gerisini siz düşünün artık. O yamuldukça ve adaletsizliklere ses çıkarmadıkça yükselen makam ve mevkiileri elimizin tersiyle itmesini bildik. Bundan hiç rahatsız değiliz ve sonuna kadar da ne bedel ödersek ödeyelim kötülük, kirlilik, kibir, yolsuzluk, yanlışlık ve adaletsizliklere muhalefet edeceğiz inşallah.

 

Seküler ve “kırmızı” Kemalizm’i, muhafaza"kar" ve “yeşil” Kemalizm’le güçlendiriyorsunuz. Hatta taçlandırıyorsunuz. Sistem ve devlet aklı sizi esir almış, devlet ve eski sistem tarafından yutuluyorsunuz dediğimizde, bizleri hain, devlet düşmanı ve öteki olarak ilan ettiniz. Hala itham etmeye devam ediyorsunuz. Bu haksız ithamlarınıza karşı sizi yine ikna edemem ancak Allah'a havale edebilirim.

 

Yolsuzluk, kirlilik, rantçılık ve her türden ganimetçilik ve hukuksuzlukla adalet adına mücadele etmelisiniz ve içinizde kirlilik ve yolsuzluğa bulaşmış olanları temizlemelisiniz diyoruz, bu sözler, Ak Parti ve Tayyip Erdoğan düşmanlarının sözleridir diyerek bizlerin sesini kısmaya çalışıyorsunuz ve dün hizmet”kar” şebekeyle birlikte olmamış ve onların bütün suçlarına yardım ve yataklık yapmamış gibi pişkin pişkin her muhalifi ve erdemli sesi, hizmetkar şebekenin adamı gibi sunma cingözlülüğüne sığınıyorsunuz. Şunu iyi bilmelisiniz ki, bu durum, geçmişteki hizmetkar şebeke ile girilen günahları örtme, eziklik ve günah çıkartma operasyonlarından başka bir şeye hizmet etmemektedir.

 

Suriye, Mısır başta olmak üzere Ortadoğu ve İslam dünyası konusunda yanlış dış politika izliyorsunuz dedik bizleri Esed’çi ilan ettiniz. Sonrası ne oldu herkesin malumu. Söylem ve slogan üzerinden dış politika yürütüyorsunuz, Amerika ve İsrail'in gazına geliyorsunuz dedik, Neo Osmanlıcı türküler söyleterek naralar atmanız sağlandı, tuzağa geldiniz şimdi ise “ayı” “katiller” sürüsü ile dost olmak için çalmadık kapı bırakmıyorsunuz. Dün, asla ve kat’a İsrail’le normalleşme olamaz, ilişki kurulamaz diyordunuz, bugün İsrail’le, Gazze’ye ablukayı meşrulaştıran ve İsrail’in onayı olmaksızın Gazze’ye yardımı imkansız hale getiren gizli anlaşmalara ve işbirliklerine girmek için İsrail devleti dostumuzdur diyorsunuz. İsrail için NATO’da var olan vetonuzu kaldırarak İsrail’in katliamlarını meşrulaştıracak hamlelere girişiyorsunuz. Dış politikada biraz samimiyet diyoruz, devletin çıkarı için her şeyi yaparız diyerek, iktidarınızı sağlama almak için ABD’de Musevi lobileriyle görüşmeler yapıyorsunuz.

  

Ergenekon, derin güçler, askeri vesayet, sistem ve devlet sizleri esir alıyor diyoruz, bizlere siz devlet düşmanı mısın diyorsunuz? Bunun sonucunun ne olacağı da yakında görülecek ve hepimiz büyük bedel ödeyeceğiz sayenizde.

 

Kırmızı ve seküler Kemalist bedeni, muhafaza"kar" ve yeşil Kemalist ruhla tahkim ediyorsunuz dedik. Sizler bilmezsiniz biz dindar nesil yetiştiriyoruz diyorsunuz. Ortalık ne durumda ve dindar olduğu söylenen nesil ne durumda farkında mısınız?

 

Şehirler gökdelen cumhuriyeti ile talan ediliyor küresel kapitalizm ensemizde boza pişiriyor diyoruz, siz kalkınmaya karşı mısınız diyorsunuz? Kalkınmanın yarattığı refahla adaleti satın aldınız ve alıyorsunuz diyoruz. Bizleri sermaye düşmanı, komünist, İslamcı sosyalist ve refah düşman ilan ediyorsunuz. Ciddi emek sorunların ve işçi ölümleri varken sorumlulardan hesap sormuyorsunuz diyoruz. Bizleri öküzün altında buzağı arıyorsunuz diyorsunuz. Bunları da Allah'a havale ediyoruz. Sonuçlar ortada. Yoruma bile gerek yok.

 

Çarklara ve U dönüşlere ilişkin örnekleri çok sayıda çoğaltabiliriz ama gerek yok. Gerçekten bizleri sizlerin düşmanı mı sanıyorsunuz? Adalet ahlak, hakkaniyet ve iyilik adına muhalefetimizi neden görmezden geliyorsunuz? Muhalefetin olmadığı yerde putçuluk başlar, iyi biliyorsunuz? Eleştirinin olmadığı yerde zülüm başgösterir. Bunuda tarihsel süreçte en iyi yaşayanlar sizler değil misiniz?

 

Neden iktidar ve muktedirin her yaptığını şeksiz şüphesiz savunmak durumunda kalıyorsunuz? Buna gerek var mı? Böylesi bir haleti ruhiye en fazla iktidarınız ve muktedirinize büyük zarar vermekte ve sonrada tüm Türkiye'ye ve Müslüman dünyaya zarar vermektedir farkında mısınız?

 

Bu halet-i ruhiyeniz ile Ak tapıngaç, Ak trol, lejyoner AKPliler ve bilimum karanlık güçlerin gazı ve oyuncağı haline geliyorsunuz lütfen terkedin bu gidişatınızı diyoruz, bizleri sözüm ona büyük davanıza engel olmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürmekle itham etmeye devam ediyorsunuz. Bunu da Allah’a havale ediyorum. Belki vicdanlı kalpler anlar diye haykırıyoruz ancak sizler hala size itaat etmeyen ve tabi olmayan muhaliflere ateş püskürmeye devam ediyorsunuz.

 

İslamcı ve muhafazakar STK’ların çoğunluğu, cemaatler, tarikatlar iktidara eklemli ve devlete yanaşık düzen çalışarak asıl işlerini bırakıp adeta birer ticaret örgütleri ve holdingler gibi çalışmaya başlamıştır ve iktidarın nimetlerinden ve İslamcı “rant”tın paylaşım kavgasında birbirlerinin ayaklarına basar hale gelmiştir diyoruz, siz iktidara düşman STK’ların sözcüsü müsünüz diyerek suç bastırmaya devam ediyorsunuz. İslamcı STK’ların çoğunluğu ile cemaat ve tarikatların da “devletleştirilmesi”nin ilerde büyük bedeller ödenmesine mal olacak diyoruz, pay, mekan ve rant kapma derdinden kimsenin bu konuda gıkı bile çıkmıyor.

 

 Siz Ey İslamcı, Müslüman ya da Muhafaza”kar” aydınlar! Bu kadar mı güce ve iktidara  susamıştınız ki, sizden olduğunu iddia ettiğiniz iktidarın her söylem ve eylemini meşrulaştırmaya çaba gösteriyorsunuz? Bu kadar mı sınıfsal açlığınız depreşti ki, ahlak, adalet ve hakkaniyetten yoksun bir kısım iktidar uygulamalarını eleştirmeyi bırakın savunur hale geldiniz? İktidarda değilken, siz değil miydiniz tepeden inmeci, devletçi, otoriter ve tek adamlığa dayalı iktidar uygulamalarına karşı olan Ey Müslüman aydınlar! Şimdi ne oldu, değişen ne? İktidara gelenler sizinle aynı dünya görüşünden olunca ilkeler mi değerler mi değişti? Demek ki ey Müslüman aydınlar! Siz devlet ve iktidarın bizatihi kendisine değil, bu güne kadar devlet iktidarını elinde tutan güçlere eleştirel yaklaşıyormuşsunuz.

 

Ey bir kısım Müslüman aydın ve ideologlar! Geçmişte “hizmet” şebekesine methiyeler düzdünüz. “Hizmet”in “seküler ruhani” liderinin yepyeni bir medeniyet getirdiğini anlatan bilimsel makale ve köşe yazıları kaleme aldınız. 17 aralıktan sonra yanıldığınızı dahi itiraf edemediniz ey gafiller ordusu! Şimdi de Erdoğan liderliğinde Ak Parti’nin, dahili ve harici düşmanlara rağmen destan yazdığını, ümmetin geleceği olduğunu, medeniyet kavramının içeriğini iğdiş edercesine “İslam medeniyeti”ni ihya ve inşa edildiğini, “Erdoğan’ın Allah’ın bir lütfu” ve “Türkiye’nin kaderinin Erdoğan’ın kaderi” olduğunu ifade eden yazılar yazmakta ve konuşmaktasınız. Bir tür “mesiyanik” lider fetişizmi yaratılmakta ve Erdoğan’ın her yaptığı ve söylediği göklere çıkartılırken, hiç mi hiç sorgulanmamakta ve kendisine karşı hakikatler söylenememektedir. Aslına bakılırsa bir lider için en korkuncu bu olsa gerektir. Susarak, “parende atarak”, “şakşakçılık” yaparak ya da en basitinden meşrulaştırarak bizatihi Erdoğan’a zarar verdiğinizin farkında mısınız ey organik İslamcı aydın taifesi!  Ey İslamcı aydın ve ideologlar! Sizin hiç insafınız ve sınırınız yok mu? Ne oluyor size?

 

Bu vebalin altında sadece sizler değil hepimiz kalacağız diyoruz. Anlatamıyoruz. Çıplak hakikatler, kapınızı vurduğunda mı anlayacaksınız?

 

Krallı toplum değil kurallı ve ilkeli toplum için adaleti ve hürriyeti esas alalım diyoruz, lider fetişizmi yapmayınız diyoruz. Siz liderimize karşı mısın diyorsunuz? Bu durum ve bu piskoloji en fazla kutsallaştırdığınız liderinize ve kiminin çıkar için kiminin gerçek inancıyla savunduğu sözümona davalarına büyük zarar vermektedir. Ne zaman bunu anlayacaksınız?

 

Daha fazla söze ne hacet. Çıplak hakikat güneş gibi gözleri yaktığında belki de güneş bile bize düşmandır diyebilecek bir hamaset ve garabetin içinde olduğunuza üzülmek istemiyorum. Umarım ki hala ders alacak vicdan ve iz’an dengesini harekete geçirecek bir çaba içine girebilir ve eleştirel duruşumuzu çarptıracak halet-i ruhiyeden kurtulursunuz.  

 

Yorumlar


Hiç Yorum Yapılmamış. İlk yorumu siz yapın...

Kategori: Âdem Çaylak