Neo-Müslümanlık; dinin ritüellerinde, şekillerinde ve teferruatlarda boğulup, aslını ve özünü anlamak, öğrenmek ve uygulamak konusundaki yetersizlik halidir. Daha açık bir ifadeyle, dini sadece dar anlamdaki ritüellerden ve şekillerden ibaret sanıp, onun esasen yaşamın her alanına teşmil olan adalet, ahlak, hakkaniyet, muamelat ve diğer ontolojik, epistemolojik ve metodolojik boyutlardan ibaret bir külliyat olduğunu bilmemek ve gereğini yapmamaktır.
Sırasıyla başbakan dış politika baş danışmanı, dış işleri bakanı ve başbakan olarak AK Parti dış politikasının başlangıçtan beri mimarı olan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun görevinden azledilmesi, bir dönemin bilançosu ya da dökülen hazan yaprağı gibidir.
Tunuslu genç Tarık el Tayyib Muhammed Buazizi’nin zabıtaların baskılarına tepki olarak 17 Aralık 2010 tarihinde kendisini ateşle yakmasıyla başlayan ve daha sonra Arap Baharı olarak ünlenen isyanlar ve dönüşümler, Ortadoğu ve hatta tüm İslam dünyası için yeni bir dönem başlatmıştır.
Komplo teorileri normalde her yerde rastlanabileceği ve kullanılabileceği gibi, özellikle geçiş dönemlerinde, karmaşık sorunların olduğu bölgelerde ve eğitim-öğretim ya da akademik çalışmaların makes bulmadığı ülkelerde çok daha yaygın olarak görülür. Daha somut belirtmek gerekirse, komplo teorileri bilgi/hikmet toplumlarının etkili olmadığı coğrafyalarda, etkili olduğu coğrafyalara göre çok daha yaygın ve etkilidir.
Ortadoğu ve İslam dünyası, belki de tarihinin en acı ve aciz dönemi ile karşı karşıya bulunuyor. Yeni değil; genel anlamda yüzyılı aşkın bir süredir, ama daha dar ve somut anlamda en azından kırk yıldır devam eden bir süreç. Zira, eğer bugünkü tablo 1970’lerde Lübnan’da, 1980’lerde İran-Irak arasında meydana gelen savaşların uzantısı gibi görülürse de, aslında bölge zaten 40 yıldır savaştadır. 17. Yüzyılda Avrupa’da yaşanan ve Avrupa ve dünya tarihine 30 veya 100 yıl savaşları olarak da geçen kaotik dönem şimdi İslam coğrafyalarında yaşanmaktadır.